3 Kaderle İlgili Kavramlar 8.1.3. Kaza ve kader ile ilgili kavramları analiz eder. Kavramlar, ecel, ömür, rızık, tevekkül, başarı, başarısızlık, sağlık ve hastalık ile sınırlandırılır, kavramlar, kaderle ilişkilendirilerek ele alınır. 6. Hafta: 17-21 Ekim 8.1.4. Toplumda kader ve kaza ile ilgili yaygın olan yanlış Kazâ ve Kaderin Anlamları. Kader sözlükte “ölçü, miktar, bir şeyi belirli ölçüye göre yapmak ve belirlemek” anlamlarına gelir. Terim olarak “yüce Allah’ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezelî ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi” demektir. Allah’ın Vay Tiền Trả Góp 24 Tháng. Kazâ ve kadere iman etmenin hükmü nedir? Kazâ ve kadere inanmak ile ilgili ayet ve hadisler. Kazâ ve kadere iman, her şeyin Allah’ın takdirine bağlı bulunduğuna işaret eden âyetlerin yanı sıra ilâhî ilmin, olmuş ve olacak tüm varlık ve olayları kuşattığını belirten âyetlerde ısrarla vurgulanmıştır. Hz. Peygamber de bazı meşhur hadislerinde kadere imanı bir iman esası olarak açıklamıştır. KADER İLE İLGİLİ AYETLER Kader konusu ile ilgili bazı âyetlerin meâli şöyledir “…O’nun katında her şey bir ölçü miktar iledir.” er-Rad 13/8 “…Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.” el-Furkan 25/2 “De ki Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez…” et- Tevbe 9/51 Bu âyetlerden başka Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu, dilediğini sapıklığa sevkedip, dilediğini hidayete erdirdiğini, insanlar arasında ölümü O’nun takdir ettiğini bildiren âyetler de bk. ez-Zümer 39/62; es-Sâffât 37/96; el-Arâf 7/178; el-Vâkıa 56/60 vb. kapsam açısından kâinatta her şeyin belli bir kadere bağlı bulunduğu, bunun da Allah Teâlâ tarafından belirlendiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. KADER İLE İLGİLİ HADİSLER Hz. Peygamber de Cibrîl hadisi diye bilinen hadiste açıklandığı gibi, kadere imanı iman esasları arasında saymıştır. Bu hadiste geçtiğine göre Cebrâil Peygamberimiz’e “İman nedir?” diye sormuş, o da “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmandır” cevabını vermiştir. bk. Müslim, “Îmân”, 1; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 15; İbn Mâce, “Mukaddime”, 9 Kaderin bir ilâhî sır oluşunu ve insanlar tarafından gerçek anlamda çözülmesinin imkânsızlığını göz önünde bulunduran Hz. Peygamber kader konusunu tartışan ashabını uyararak şöyle buyurmuştur “Siz bununla mı emrolundunuz? Veya ben bunun için mi peygamber olarak gönderildim? Şunu biliniz ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helâk olmuşlardır. Böyle tartışmalara girmemelisiniz.” Tirmizî, “Kader”, 1 Kaynak İslam İlmihali 1, TDV Yayınları KADER DEĞİŞİR Mİ? Hadis iman kader kadere iman kaza Kuran ayetleri "şüphesiz ki biz, her şeyi bir kader ölçü ile yarattık." Kamer/49, "Allah her şeyi yaratmış ve her birine belirli bir nizam vererek, onun kaderini tayin ve takdir etmiştir." Furkan/2, "Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen her hangi bir olay yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o, kitapta bulunmasın. Doğrusu bunu bilmek Allah'a kolaydır." Hadid/22, "Ölümü aranızda biz tayin ettik..." Vakıa/60, "Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra da bir takdire göre buraya geldin ey Musa!..." Taha/40, Peygamber Efendimiz rivayet ettiği, Cibril hadisi diye bilinen hadis-i şerifte, iman, İslâm ve ihsanın ne olduğunu Cebrail’e anlatırken iman konusunda şu ifadeyi kullanmıştır "İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmaktır." Müslim/İman, Bu hadiste kadere inanmanın iman esaslarından olduğu açıkça belirtiliyor. Bununla birlikte ilâhi bir sır olarak kabul edilen kaza ve kader konusunda Peygamberimiz, fazla konuşulmamasını, münakaşa edilmemesini, bu konuya fazla dalınmamasını tavsiye etmiştir. Sponsorlu bağlantılar Anket Kader ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin kader hakkındaki bazı hadisleri...Peygamber Efendimizin kader ile ilgili hadis-i şerifleri... KADER HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER Peygamber Efendimiz, Tâif’te taşlandığı vakit bile; “Yâ Rabbi! Sen bana gazaplı değilsen, ben başıma gelen hiçbir şeye aldırmam râzı olurum.” diye niyaz etti. İbn-i Hişâm, II, 29-30; Heysemî, VI, 35 Abdullah b. Ömer anlatıyor Bana babam Ömer b. el-Hattâb şunları anlattı Bir gün biz Resûlullah’ın yanındayken bembeyaz elbiseli, simsiyah saçlı bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuğa dair hiçbir belirti yoktu ve bizden de kimse onu tanımıyordu. Peygamber’in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine yaslayıp ellerini onun uyluklarının üzerine koydu... “Bana iman hakkında bilgi ver.” dedi. Resûlullah şöyle buyurdu “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.” Müslim, Îmân, 1 *** Tâvus aracılığıyla Abdullah b. Ömer’den nakledildiğine göre, Allah Resûlü şöyle buyurmuştur “Her şey bir kadere ölçü ve plana göredir...” Müslim, Kader, 18; Muvatta’, Kader, 1 *** Hz. Ali’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Sizden hiçbir kimse ve hiçbir canlı yoktur ki cennet ve cehennemdeki yeri ile saîd mutlu veya şakî bedbaht olduğu yazılmış olmasın...” Buhârî, Cenâiz, 82; Müslim, Kader, 6 *** Hz. Ömer kendisine “Hani Rabbin ezelde Âdemoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine şahit tutarak, Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti. Onlar da, Evet, şahit olduk ki Rabbimizsin.’ demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, Biz bundan habersizdik.’ dememeniz içindir.” A’râf, 7/172 âyetinin anlamı sorulduğunda şöyle demiştir “Bu âyet Allah Resûlü’ne de sorulmuş ve o şu açıklamayı yapmıştı Allah Teâlâ Âdem’i yarattı. Sonra kudret eli ile sırtını sıvazladı ve ondan bir nesil çıkarttı. Bunları cennet için yarattım. Cennetliklerin amelini işleyecekler.’ dedi. Sonra Âdem’in sırtını sıvazlayıp bir nesil daha çıkarttı. Bunları cehennem için yarattım. Cehennemliklerin amelini işleyecekler.’ dedi. Bu sırada birisi, Yâ Resûlallah, bu durumda amelin ne anlamı kalır?’ diye sordu. Allah Resûlü, Allah, kulunu cennet için yarattığında, ona, cennetliklerin ameli üzere ölünceye kadar cennetlik ameli işletir. Sonra onu cennete koyar. Kulunu cehennem için yarattığında ona, cehennemliklerin ameli üzere ölünceye kadar cehennemlik ameli işletir. Sonra onu cehenneme koyar.’ buyurdu.” Muvatta’, Kader, 1 *** Abdullah b. Abbâs bir gün aynı binit üzerinde Allah Resûlü’nün arkasındayken onun kendisine şöyle dediğini anlattı “Delikanlı! Sana bazı şeyler öğreteceğim. Allah’ı gözet ki Allah da seni gözetsin. Allah’ı gözet ki Allah’ı daima yanında bulasın. Bir şey istediğinde Allah’tan iste! Yardıma muhtaç olduğunda Allah’tan yardım dile! Şunu bil ki bütün insanlar sana fayda vermek için toplansa Allah’ın takdiri dışında sana fayda veremezler. Ve yine bütün insanlar sana zarar vermek için toplansa Allah’ın takdiri dışında sana hiçbir şeyde zarar veremezler. Bu konuda kalemler kaldırılmış karar verilmiş, sayfalar kurumuştur hüküm kesinleşmiştir.” İbn Hanbel, I, 293; Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59 *** Ebû Huzâme’nin rivayet ettiğine göre, babası Allah Resûlü’ne şöyle sormuştur “Ey Allah’ın Resûlü! Şifa niyetiyle yaptığımız okumalar, tedavi olduğumuz ilaçlar ve korunma tedbirleri, Allah’ın takdirinden bir şeyi geri çevirir mi?” Resûlullah, “Onlar da Allah’ın takdiridir.” buyurmuştur. Tirmizî, Tıb, 21 İslam ve İhsan Bu konuda felsefe yapanların ifrata veya tefrite düşmeleri kaçınılmaz olmuştur. Kimisi “Allah kulun yapacağı işi istemiş ve yaratmış” diyerek insanların üzerinden kulluk sorumluluğunu almaya çalışır, kimisi de “Allah kulun ne yapacağına karışmaz, kul kendi fiilini seçer ve yapar. Allah, kulun ne yapacağını da bilmez” der. Mesela Abdülaziz Bayındır’ın “Allah geleceği bilmez” demesi işte bu yüzdendir. Böyle inananlara tarihte Kaderiye ve Mutezile denmiştir. Bu konuda aşağıda malumat gelecektir. Kaderi inkâr edenlerden birisi de Mustafa İslamoğlu’dur. “Kaderin tartışmalı fazlalık” olduğunu iddia etmektedir. İşte bütün bunlar orta yolu seçen Ehlisünnetin dışına çıkmanın sonucudur. KADER NEDİR Kader Allah’ın olacak her şeyin ne zaman ve ne şekilde olacağını, ilmi ezelisi ile bilmesi, tesbit ve tayin etmesidir. Kaza Ezelde takdir edilen şeylerin zamanı gelince, Allah tarafından meydana getirilmesidir. “Bu önce geçenlerde Allah’ın geçerli kıldığı sünneti işidir-adeti dir. Allah’ın emri mutlaka yerini bulan bir kaderdir.”Ahzab 38 “Çünkü biz herşeyi bir takdir ile yarattık.”Kamer 49 “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta Levh-i Mahfuz’da yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” Hadid 22 Peygamber Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem’de şöyle buyurmuştur “Bir kimse kadere, hayrı ve şerri ile Allah’tan geldiğine iman etmedikçe, kendisine gelip isabet eden bir şeyin gelip çatmamasının imkânsız olduğunu ve kendisini gelip bulmayan bir şeyin kendisine isabet etmesinin de imkânsız olduğunu kesinlikle bilmedikçe hiç bir kul iman etmiş olamaz.” Sahihu Sünen’i-Tirmizi Ubade İbnu’s-Samit radıyallahu anh oğluna ölümü sırasında demiştir ki “Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını, kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imanın hakikatının tadını asla bulamazsın. Zîra ben, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm’ın şöyle söylediğini işittim “Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı ve “Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!” dedi. “Oğulcuğum, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm’dan şunu da işittim “Kim bu inanç dışında olarak ölürse benden değildir.” [Ebu Davud, Sünnet 17, 4700; Tirmizî, Kader 17, 2156.] Bu, vukua gelen her şeyin Cenab-ı Hakk tarafından önceden bilindiğini ve bu bilginin yazılmış olduğunu ifade eder. Nitekim bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır “De ki Allah’ın bizim için yazdığından başkası başımıza gelmez. Bizim dostumuz ve gözeticimiz O’dur. Öyleyse mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler” Tevbe 51 ALLAHIN EZELİ BİLGİSİ Allah Teala Hazretleri Celle Celaluhu Hazreti Adem’in cennette ağaçtan alıp yiyeceğini ilmiyle bilmiştir. Allah’ın, Hazreti Adem hakkındaki bu ilmi inkar edilip, iptal edilmesi mümkün değildir. Bu husus, şu ayette beyan edilmiştir “Hani Rabbin, meleklere “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” dediğinde…” Bakara 30 burada Cenab-ı Hak, Adem’in varlığından önce, onu arz için yaratacağını, onu cennette bırakmayacağını, oradan arza nakledeceğini haber vermektedir. Hazreti Adem’in cennette ağaçtan alıp yemesi, Adem’in içindeki diğer mahlukata bir halife ve vali olmak üzere asıl yaratılış hedefi olan arza gönderilmesine bir sebep kılınmıştır. “Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta Allah’ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz’da olmasın.”Enam 59 “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta Levh-i Mahfuz’da yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.”Hadid 22 Kader konusunu inkar edenler aynı zamanda Allah’u Teala’nın geleceği bilmediğini iddia edenlerdir. Allahu Teala’nın geleceği bilmediğini iddia edenler de aynı zamanda kaderi inkar edenlerdir. KADER KONUSUNDA SAPIK MEZHEPLER İslâm mezhepler tarihçilerine göre Kaderiyye akımına Emevi halifelerinden Abdülmelik İbn Mervan döneminde Haccâc tarafından öldürülen Ma’bed ibn Halid el-Cüheni öncülük etti. Tabiûn bilginlerinden olan ve Hasan Basrî’nin derslerini izleyen el-Cüheni’nin Kader konusundaki düşüncelerinin yaygınlık kazanmasında ünlü Mutezile bilginlerinden Amr b. Ubeyd’in önemli etkisi oldu. Kaderî düşüncelere yön veren etken, ilmî olmaktan çok siyasî niteliklidir. Emevîlerin yönetimlerini meşrulaştırmak amacıyla Cebr düşüncesinden yararlanmaya, çalışmalarına karşılık, bu yönetime muhalif kişiler onların anladıkları anlamda bir kadere, dolayısıyla onların yönetimine karşı çıkıyorlardı. Nitekim el-Cüheni’nin öldürülmesine kader konusundaki düşünceleri değil, Abdurrahman b. Eş’as’ın Emevîlere karşı başlattığı isyana katılması neden olmuştu. Mevcut yönetime karşı muhalefet, eylemlerini Allah’ın takdiri ile açıklayan Emevilerin uygulamalarından dolayı sorumlu olduklarım savunan tüm ilk kaderilerin ortak özelliğidir. Kaderiyye inançları el-Cühenî’den sonra, Hişam b. Abdülmelik tarafından önce dili, sonra baş kestirilerek öldürülen Gaylan b. Müslim el-Kıptî ed-Dımaşkî tarafından daha sistemli bir biçimde savunuldu. Bu nedenle Gaylan, Kaderiyye’nin gerçek kurucusu sayılır. Gaylan’ın öldürülmesinden sonra Kaderiyye bağımsız bir akım olarak varlığını sürdüremedi, ancak kadere ilişkin düşünceleri kısmen değiştirilerek Mutezile tarafından savunuldu. Bu nedenle Kaderiyye kimi zaman Mutezile içinde bir kol gibi görülmüş; kimi zaman da Mutezile, Kaderiyye olarak adlandırılmıştır. Kaderiyye bağımsız bir okul durumuna gelemediği için bir düşünce sisteminden söz edilemez. Ancak bu akım içinde yer alan kişilerin kader ve buna bağlı olarak insanın özgürlük ve iradesi, Allah’ın iradesinin insanın fiilleri üzerindeki etkisi gibi konularda birleştikleri söylenebilir. Buna göre insan özgür ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle eylemlerinden sorumludur. Ne Allah’ın irade etmesi ve yaratması anlamında, ne de bilmesi ve takdir etmesi anlamında bir kader vardır. İnsan eylemini bilgisiyle kendisi seçer, sonra iradesi ile seçtiği eyleme yönelir ve yapabilme gücüyle yaratır. Allah bu eylemi önceden belirlemez., iradesinin bu eylemle bir ilgisi, gücünün de ortaya çıkısında bir etkisi yoktur. Allah insanın eylemlerini ancak ortaya çıktıktan sonra bilebilir. KADERİ İNKAR EDENLERİN ZEMMİ Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Her ümmetin Mecusileri vardır. Bu ümmetin Mecusileri “kader yoktur!” diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın. Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın. Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal’e ilhak etmek Allah üzerine bir haktır.” [Ebu Davud, Sünnet 17, 4692.] [40] AÇIKLAMA 1- Bagavî, Şerhu’s-Sünne’sinde kader meselesini şöyle özetler “Kadere iman farzdır. Bu, kulların hayır ve şer bütün fiillerini Allah’ın yarattığına, bunları yaratmazdan önce Levh-i Mahfuz’da yazdığına, her şeyin O’nun kazası ve kaderiyle, irade ve meşietiyle olduğuna; ancak iman ve taate razı olduğuna ve bunlara sevap vaadettiğine, küfre ve masiyete razı olmadığına ve bunlar için ikab vaadettiğine inanmaktır. Kader, Allah’ın sırlarından bir sırdır. Buna ne mukarreb bir melek, ne de mürsel bir peygamber muttali olmamıştır. Bu meseleye akıl yoluyla gidip araştırma yapmak caiz değildir. Gerekli olan, bütün mahlukatı Allah’ın yaratıp onları iki gruba ayırdığına inanmaktır; bu gruplardan birini cennet için yaratmıştır ki, bu, fazlındandır, bir grubu da cehennem için yaratmıştır, bu da onun adaletindendir.” 2- Kaderiye fırkası Mecusilere benzetilmiştir. Hattabi’ye göre bunun sebebi, onların iki asıl meselesindeki sözlerinin Mecusilerin sözlerine benzemesidir. Çünkü onlar hayrı nurun fiilinden, şerri de zulmetin karanlığın fiilinden bilirler. Kaderiyeciler de hayrı Allah’a, şerri de O’nun gayrına izafe ederler. Halbuki hayrı da şerri de yaratan Allah’tır. O’nun meşieti olmadan ne hayır ne de şer meydana gelir. Allah hikmetiyle şerri şer olarak yaratmıştır, tıpkı hayrı da hayır olarak yarattığı gibi, zira her ikisi de halk ve icad cihetiyle Allah’a; fiil ve kesb cihetiyle de failine muzaftır.

kader ve kaza ile ilgili 5 ayet 5 hadis